Bu sayfayı yazdır
Doğa Okur Yazarlığı - Serbest Gezen Çocuklar - Günlük 1
14 Ara

Doğa Okur Yazarlığı - Serbest Gezen Çocuklar - Günlük 1

 "İnsanı toplumun bir üyesinden ziyade Doğa'nın bir sakini, ya da onun ayrılmaz bir parçası olarak değerlendirmek istiyorum" diyor Henry David Thoreau.

“Serbest gezen çocuklar” başlığı altında, her yaştan çocuklarla birlikte, parçası olduğumuz doğayı ve kendi doğamızı idrak etmeye çalışıyoruz.

Çocuklarla birlikte geçen her günün ardından araziyle olan bağlarım kuvvetleniyor; ekip biçtiğim, kompost yaptığım, kuzineyi yaktığım alandan arazinin yabanına kaydığımda bir çok yeni şey keşfediyorum, ve permakamp ailesi olarak arazideki yaban alanı geniş bırakma kararımızın ne denli isabetli bir karar olduğunu yaşayarak görüyorum. Bu alanları daha önce neden hiç böyle derinlemesine gezmediğime inanamıyorum. Buraları çocuklarla birlikte keşfetmek inanılmaz zevkli.

Sığırın ve atın o kalın postunun altında, yeryüzünün bağrında sonsuza dek bekleyen tohumlar gibi, içgüdünün tohumları barınır *. Çocuklarla buluşmalarımızda yaptığımız uzun yürüyüşlerde, küçücük kuytu köşelerde yabana olan korkumuzun ve merakımızın tohumlarını beraberce bulup çıkarmayı, onları hayatımızı yeşerten kaynaklara dönüştürebilmeyi, ve içgüdü tohumlarımızı uyandırabilmeyi umut ediyorum.
Çocuklarla birlikte ekip biçmeyi, permakültür uygulamalarını birlikte öğrenmeyi, serada tohumları uyandırmayı elbette çok seviyorum, ama arazide yaptığımız bu uzun yürüyüşlerin yeri bambaşka.

Sabah arazide buluştuğumuzda, dere kenarı boyunca, meşe ağaçlarının alçak dalları, dikenli böğürtlen tuzakları, eğrelti otları ve benim tanımadığım bir dolu bitkinin arasında, ve öğretmenlerin hoplayan yürekleri eşliğinde, bol bol düşüp kalkmalı uzun yürüyüşler yapıyoruz. Hava artık bir hayli soğuk. Doğada mücadele ettiğimiz şeyler her geçen gün biraz daha zorlaşıyor. Araziyi tanımaya kışın sert günlerinde giriştik. Kış uykusuna yatmış bazı hayvanların toprakta bıraktığı delikleri buluyoruz ve içlerinde kimlerin uyuyor olabileceğini tahmin etme oyunu oynuyoruz. Dere kenarı boyunca, meşe yaprakları ve envaiçeşit bitkinin, kışın nemiyle nasıl kumu andıran harika bir toprağa dönüştüğünü gözlemliyoruz, toprağı koklayıp ona dokunuyoruz. Bu toprağın dokusu arazideki topraktan çok farklı. Buradan daha önce araziye hiç toprak almamış olmamıza inanamıyorum. Oysa sürekli olarak, serada ve sebze yataklarında kullanmak üzere malçtan üretilmiş çuval çuval toprak satın aldık. Öğrenmeye devam ediyorum.

Çocuklarla birlikte arazide çalışırken pek çok farklı deneyimi ortaklaştırıyoruz.
Sebze yatakları, permakültür uygulamaları, alet kullanmanın ve doğada bulunmanın sorumluluklarını idrak etme gibi pek çok önemli alana sürekli temas ediyoruz.

Arazi yürüyüşünün niyeti; kendi yaban doğamızla karşılaşmak, birlikte düşe kalka dengeyi, ayakta kalmayı, hatta dengeli düşmeyi öğrenmek. Vücudumuzu tartmak, sınırlarını idrak etmek ve her şeye rağmen sınırları genişletme fırsatları yaratmak.

Arazi yürüyüşü dahil tüm işlerimizi 10-14 kişilik gruplara bölünerek yapıyoruz. İşlerimizi yaparken safları sıklaştırıp birbirimize destek olmayı öğreniyoruz. Doğada ve toprakla uğraşırken insan yanındakini bir rakipten ziyade, el uzatan, destek veren bir ortak olarak görmeye başlıyor, yardım almayı ve yardım etmeyi öğreniyor.

Yürüyüşümüzün ardından genelde tüm gruplar açık bir alanda toplanıp, tohum topu hazırlama ve benzeri işleri büyük bir topluluk halinde ortaklaşarak ve paylaşarak halletmeyi deneyimliyor. Kısa bir serbest zamanın ardından hep birlikte yemek yiyoruz. Sıcak çorba muhteşem ama çocukları en çok heyecanlandıran yanlarında getirdikleri sandviçleri. Öğretmenleri, permakampa gelmeden önce en çok sandviçlerin neli olacağının tartışıldığını anlatıyor. Yemek sonrası yine ekiplere ayrılıyoruz. Toprakla uğraşan ekip ve yapı ekibi iki ana grubumuz. Mevsimleri elementler üzerinden öğrenmenin mümkün olup olmadığını araştırıyoruz. Ekim ve Kasım ayları elementimiz suydu. Arazide çocuklarla yaptığımız göletin işi hala tam bitmedi. Aralık ayında hava elementine geçeceğiz; poyraz ve kış rüzgarlarıyla dönecek rüzgar değirmenleri üzerinde çalışacağız. Hem mevsimlerin değişimini, hem de elementlerin mevsimlerdeki kuvvetini ve farkını gözlemliyoruz. Bu içinde bulunduğumuz mevsimde etrafta ne kadar çok su var, rüzgar ne kadar da şiddetli... Bu suyu ve rüzgarı dönüştürüp kullanmak mümkün mü?

Toprak ekibinin işi hep çok; serada yapılacaklar, ot temizliği, böcek tuzakları, çimlendirilecek tohumlar. Tüm ekiplerin en çok sevdiği şey, aletleri kendi dilediklerince ve her hangi bir şeye hizmet etmeksizin kullanmak için fırsatlar yakalamak ve kendi programlarını yaratmak. Buna elimizden geldiğince alan açmaya çalışıyoruz. Günün işlerini yapabildiğimizce yaptıktan sonra artık çocuklar arazide kendi işlerine dalmaya başlıyor. İşte tam da kamp ateşini yakma zamanı! Dileyenlerle birlikte arazi yürüyüşünden topladığımız dalları, kozalakları ve hazır kütükleri bir araya getirip büyük bir ateş yakıyoruz. Kamp ateşimiz hep çok dumanlı; araziden topladıklarımız nemli çünkü :) Ateş çevresinde yavaş yavaş toplaşmaya başlıyoruz. Ama bazılarımız hala serada, gölette veya oyun alanında kendi işlerine devam ediyor. Hatta bazıları pergolada kuzinenin yanında küçük gruplar halinde sohbet etmeyi tercih ediyor. Burada çocukların tercihlerini elimizden geldiğince destekliyoruz. Kamp ateşinde ya araziden topladığımız kestaneleri kızartıyoruz ya da dumana rağmen en zevkli iş olan mısır patlatma ritüelini hayata geçiriyoruz. Mısır patlatma tenekelerimizi ne kadar çoğaltsak yetmiyor :) Bu esnada, geçen hasattan kalan buğday tepeciği çocukların en sevgili oyun alanı oluyor; oysa ben geçen hasatta tarlada bıraktığımız o buğday yığını için ne de çok üzülmüştüm…

Sağlıcakla kalın.

Hamiş: Bu aralar dönüp dönüp Henry David Thoreau'nun Doğa ve Yürüyüş üzerine Seçme Denemeler'ini okuyorum (Everest Yayınları).

* Henry David Thoreau

 

 

 

 

Okunma 10503 defa Son Düzenlenme Çarşamba, 14 Aralık 2016 16:37

twitter

facebook

gunes savas yemez