Sabahları çok işimiz var bundan böyle, çünkü mutfak ekibi öğlen yiyeceğimiz yemeği pişiriyor bize. Bu sene mutfakta üretilen her şeyi birlikte yiyeceğiz. Günün menüsü taze makarna (yani erişte), ev yapımı yoğurt, sarımsaklı domatesli sos ve muhteşem Permakamp çorbası, yani Tolga’nın sırlarla dolu meşhur leziz çorbası. 5. Sınıf öğrencilerinin tamamı öğle yemeği hazırlamak üzere mutfağa giriyor. İki kişi Tolga’yla birlikte çorba yapacak, diğerleri Nesrin’le erişte açıp ince ince kesecek. 6. Sınıf benimle dışarda. Bu ekip aklında projesi olan bir ekip. Erik cenneti dediğimiz, oyun alanının ilerisindeki köprü bölgesinde derin bir çukur kazıp ve içini yapraklarla doldurup, üstünde zıplamak istiyorlar hep beraber. Bu özel proje için yarım saatleri var. Organize bir şekilde çalışıyorlar birlikte. Herkesin işi belli. Yaptığı işten yorulan sıkılan iş değiştiriyor arkadaşıyla. Benim işim ise sakince izlemek. Çalışmaları yarım saati biraz geçiyor ama sonunda tamamlıyorlar işlerini. Sonrasında Cam Ocağı Vakfı’nın arazisinde yaşlandıkları için geçen hafta kesilen kavak ağaçlarından bizim araziye düşenlerin hasadına girişiyoruz birlikte. Bu odunları, kütükleri, dalları hem oyun alanında yaratacağımız yeni yapılarda hem de arazinin başka yerlerinde kullanacağız; bir kısmını da kışlık odun olarak istifleyeceğiz bir köşede. Kavak ağaçları Permakamp arazisinde yaşamaya devam edecek farklı şekillerde. Oyun alanında kullanılacak olan iri dallar oyun alanına taşınıyor, kışlık odun olarak yakacaklarımız fırının yanında istifleniyor.
Mutfak ekibi işlerini tamamlayınca, kamptaki tüm öğrenciler ve öğretmenleri açık sınıf çalışması yapmak üzere kubbe-dom yapıda buluşuyorlar. Konuları küçük canlılar. Telefona takılan bir mikroskop ve büyüteçler eşliğinde pek çok küçük canlı toplayıp inceliyorlar birlikte. Arada dürbünle kuşları izleyenler de oluyor. Ormandan dönen 7. Sınıflarla birlikte oturuyoruz yemeğe. Yemekte çorba, erişte, yoğurt, ekşi maya ekmek, domates sos var. Tabaklar dolup dolup boşalıyor büyük bir iştahla. Bir yanda pişirdiği yemeği zevkle yiyen mutfak tayfası var, diğer yanda arkadaşlarına ellerinize sağlık diyerek afiyetle yemeklerini yiyen orman ekibi ve bahçe ekibi. Yemekler yenince bulaşıklar yıkanıyor ve serbest zaman başlıyor yine. Ağların tepesinde uzun uzun muhabbet, kürek, çapa, bisiklet. Herkesin kendine göre bir işi var. 12:00-13:15 arası böyle akıp geçiyor.
Saat 13:15’te ormana gitme sırası bu kez sabahı Permakamp’ta geçiren ekipte. Sabahki orman ekibi ise kampta kalıyor bu defa. Bizim orman ekibi yola çıkınca, Permakamp’ta kalan ekip öncelikle öğretmenleriyle birlikte açık sınıf çalışması yapıyor. Yine böcekler ve küçük canlılar hakkında incelemeler ve okumalar yapılıyor. Açık sınıf çalışmasının ardından Mehmet’le bahçede oyun alanı yapımında çalışmak ve Nesrin’le mısır püskülünü önce ipe sonra bilekliğe dönüştürmek üzere ekiplere ayrılma niyetimiz var. Ancak her niyet hayata geçirilemez ya, yine öyle oluyor. Gençler mısır püskülünü dönüştürmek yerine oyun alanında kavak dallarını dönüştürmeyi tercih ediyorlar. Bunun üzerine Nesrin, Tolga ve Mehmet hep birlikte çalışıyorlar oyun alanında. Ancak oyun alanına gitmeden önce yarının yoğurdunu mayalıyorlar birlikte; bu sene her okul ertesi gün gelecek okulun yoğurdunu mayalıyor mutlaka. Bugün hem sabah bahçe çalışmalarında hem de öğleden sonra çalışmalarında gençlerin bizi yönlendirmesi konusunda biraz esnek davranıyoruz. Küçük ayrıcalıklar bunlar; her defasında değişecek gününe göre şekillenecek esnemeler...
Permakamp ekibi hep birlikte kavak ağacından kalanlar ile uğraşadursun, biz de ormanda ilerliyoruz, kah bağıra çağıra kah sakince. Ormana girer girmez zavallı küçük bir yılanla karşılaştık. Hayvancağız o saatte orada olduğuna bin pişman oldu desem yeridir. Çevresini sardık bir bağrış bir çığlık. 40 cm var yok. Kafası ancak 2 cm. Sırtında mavi benekler vardı gençlerin dediğine göre. Ve çenesi sarıydı, bunu ben de gördüm. Yılancığı çocukların rahat bırakması için yoğun bir mücadelenin ardından yine başladık yürümeye. Her yer mantar. Hava ılık ve nemli, tam mantar mevsimi. Bu sene yepyeni bir rotadan yürüyoruz. Uzun bir yürüyüşün ardından geniş bir çayıra varıyoruz. Çayırda çobanlar, koyunlar, keçiler, çoban köpekleri var. Şıkır şıkır akan küçük bir derecikten geçerek geniş bir alana yayılıyoruz biz de. Çoban köpekleri de geliyor yanımıza tanışmaya. Sonra ağaç yontanlar, köpek sevenler, don ateş oynayanlar. Yaklaşık 15 dakika geçiriyoruz çayırda. Ardından düşüyoruz geri dönüş yoluna. Başka bir yoldan döneceğiz bu defa. Eğrelti otları, mantarlar, yapraklar ve kısa bir dik yamacın ardından geniş bir tepeliğe geliyoruz, ayaklarımızın altında kekikler ve çiçekler. Biraz etrafı seyrediyoruz. “Aaaa şurası Permakamp mı? Aaaa evet evet bakın servisler.” Biraz dinlenip biraz kekik koklayıp devam ediyoruz yola. Azıcık daha tırmanıyoruz önce, sonra iniyoruz yamaç aşağı. Uzun bir orman yürüyüşünün ardından varıyoruz kampa. İkindi atıştırmalıkları, toparlanma ve okula dönme zamanı.
Güneş Savaş